İstanbul’dan Amed’e gelen feminist kadın örgütleri ile birlikte bugün Batman’da basın açıklaması yaptık.
Biz aslında bugün buraya Batman Belediye eş başkanı Gülistan Sönük’ü ve Batman’daki kadın arkadaşlarımızı ziyaret etmeye, seçimden sonra feministler olarak tebrik etmeye gelmek istedik. Ama gelmeden önce Hakkari Belediye eş başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın gözaltına alındığı ve Hakkari’ye kayyım atandığı haberini aldık. Dün Amed’de açıklama yaparken de söylediğimiz üzere Hakkari halkı sandığa gidip kendilerine hizmet verecek belediye eş başkanlarını seçeli henüz üç ay bile olmadı. Yani Kürt halkının kendi seçtikleri tarafından üç ay bile yönetilmelerini çok gördü devlet. Yetmedi, Batman dahil 26 belediyeyi daha gasp etmekle açıkça tehdit ediyor.
“Giyeceğiniz çarşafın rengine karışmayacağız” diyenlere karşı farkla kazanan bir kadına, temsil ettiği düşünceye bu tehdit tesadüf değil biliyoruz. Batman’ın kadınların öldürüldüğü ve intihara zorlandığı bir kent olarak değil kadınların yönettiği, kadınlara ait bir kent olarak bilinir hale gelmesine, 90’lardan beri burada süren kadın mücadelesine de bir saldırı bu. Hakkari’de de hedef gösterilen diğer illerde de verilen mesaj açık: Kürtlerin kendilerini yönetecek kişileri seçmeye hakkı yok. Bunu soruşturmaya, davayla, dosyayla meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Ama iki ayrı hukuk işliyor: Şehrin adı Antalya Kepez olunca tutuklanan belediye başkanının yerine yönetecek kişiyi belediye meclisi seçerken şehrin adı Hakkari ve nüfusu Kürt olunca doğrudan vali atanıyor. Biz kadınlar, feministler bugün bu ikiyüzlülüğe ve kayyıma yüksek sesle hayır demek için buradayız. TJA’lı arkadaşlarımızın, Hakkari halkının, Hakkarili kadınların yanında, irade gaspının ve kayyım politikalarının karşısındayız.
Son 8 yılda kayyımın özellikle kadınlar için ne demek olduğunu çok iyi öğrendik. Çünkü belediyeler ve belediyecilik doğrudan gündelik hayatla ilgili. Bu hayatın eşitlikçi kurulmasında yerel yönetimlerin de sorumluluğu var. Bu eşitlikçi tutum ise ancak bir kentin kadınlarının, kendi kendilerini, kendi kararlarıyla yönetmesiyle mümkün. Eş başkanlık sistemi tam da bu anlama geliyor. Yani yarı yarıya parçası olduğumuz kentlerde yetkiyi de eşit paylaşmak, içinde kadınların olmadığı hiçbir kararın olmaması demek.
Kayyım ise kadınların yaşam alanını daraltıyor. Çünkü öncelikle belediyeden kadınların adını, varlığını siliyor. Eş başkanlığı kriminalize ediyor. Belediyeyi halkın ve kadınların mekanı olmaktan çıkarıp güçlünün rant kapısı ve tahakküm aracına çeviriyor. Geriye ne kreş, ne kadın dayanışma merkezi, ne kadın pazarı, ne kooperatif, ne ortak mutfak, çamaşırhane gibi kadınların toplanacağı mekanlar kalıyor. Kayyımlar kadınların anadillerini hizmet mekanizmalarından siliyor, kadına yönelik şiddetle mücadele için kurulmuş kurumları işlemez hale getiriyor, kadınların özgürleşmesi için düşünülmüş yol ve güzergâhları yok ediyorlar. Kadın birimlerini ya kapatıyor, ya dalga geçer gibi erkek yönetici atıyor, AKP kadın kollarına devrediyor, evlendirme dairesi veya Kuran kursuna çeviriyorlar. Yani aynı Gültan Kışanak’ın dediği gibi kayyımlar kadınları nefessiz bırakıyor. Bunlar bilinçli seçimler. Kentin, mahallenin sokağın kadınların yaşam alanı olmasını engellemek için yapılıyor. Evin dışındaki varlığımızın, dilimizin, sorunlarımızın, taleplerimizin görünmez olduğu bir düzeni kurmaya, sürdürmeye, sağlamlaştırmaya yarıyor.
Ama bizim buna susmaya hiç mi hiç niyetimiz yok. İstanbul’dan Hakkari’ye, Batman’a, Amed’e ses vermeden hiçbirimiz için özgürlük mümkün değil, biliyoruz. Hep birlikte kayyıma hayır diyoruz!
Jin, Jîyan, Azadi