Em Xwe Diparêzin
Bu dönem Jinosidten Jeneosite ‘kahraman erkek’in’ kurnaz, sahtekâr tarihine karşı kadın özgürlük mücadele tarihini yazan kadınların yüzyılıdır. Bugünkü kadın mücadele tarihi ilk ezilen cins, sınıf, ulus olan kadından özgür eş yaşamın Binevşi çizginin demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü, bilimsel sosyalizmin başlangıç tarihidir.
Erkek egemen zihniyet kendini, devlet adı altında inşa ettiğinden beridir kadın düşmanlığı yapmakta buna karşı kadın özgürlük mücadelesi de aralıksız devam etmekte, ilk ezilenlerin özgürlük tarihi görünür olmaktadır.
Kadın direnişi, erkek devletin ırkçı, cinsiyetçi, militarist, dinleri istismar eden yapı olduğunu açığa çıkardı. Ulus devletlerin insanlığa karşı suçları işlediği, erkeklerin organize suç örgütlerine (mafya, hırsızlık, uyuşturucu, kumar, cinayet, taciz, tecavüz, kadını cinsel köleliğe zorlayan erkek şebekeleri…) her gün af çıkardığı, kadına karşı cinayet şebekesine dönüştüğü gün yüzüne çıktı. Bu organize suç örgütlerinde kadın yer almamış olması kadınların bin bir bedel, emek ve deneyimleri erkek egemen ideolojiye karşı kadının özgürlük ideoloji yol aldı. Bu gün çatışan iki ideolojidir. Biri devlet adı altında her türlü saldırıyı ağır silahlar, kanun, kurumlaşma adıyla yaparken biri de özgürlüğü öz savunması olarak geliştiren kadınların çizgisidir.
AKP-MHP faşist iktidarı savaş çığırtkanlığı ile ayakta kaldığını zannederek, tükenmiş siyaset, sağlık, eğitim, iç ve dış politikası, çöken ekonominin üstünü örtmek için başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm haklarını gasp ederek varlığını jöh, pöh, höh, bekçi, sadat paramiliter siyasetle yürüttüğü artık bilinmektedir. Bugüne kadar monarşiler de dahil asla yaşam bulmamış tekçi sistemi ayakta tutmak için kadın düşmanlığı yaparak varlığını sürdürdüğünü zannediyor.
Kadınlar tarihin tekerrür ettiğine inanmaz. Tarihin tekerrür ettiği devletlerin erkek egemen tarih tezidir. Bu vurdu bu vuruldu, bu yendi bu yenildi tarihi tekerrürdür. Kadının özgürlük ideasındaki mücadelesi değişim dönüşümün önünü açtığından onu da tekerrür etmediği kadınların siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, seçme-seçilme, yerel yönetim, hukuk, eğitim, sağlık, medya kısaca tüm yaşam alanlarındaki kazanımlarıdır.
Kürdistan’ın 3. Dünya Savaşının startı verilen coğrafya olarak seçilmesinin nedeni artık biliniyor. İlk cephenin ışid tarafından devletsiz halk ve inanç olan Ezidi Kürt, Şengal, Kuzeydoğu Suriye’de Küdistani kadınlara karşı başlatılmasının nedeni vahşi erkek devlet yapılanmasıdır. Kadın kazanımlarına yönelik erkek egemen emperyal patlama olan işid’in hegemonlarca beslendiğini dünyada biliyor. Ama 60 erkek devletin, beş bin yıldır yapılandırdığı nato’nun havadan ve karadan konumlandırdığı dev savaş teknolojisinin çaresiz kaldığı ışid’e karşı Kürt kadın öncülüğündeki öz savunma direnişi dünya kadınlarına ilham verdi. Üçüncü dünya savaşında birçok devletin (fransa, türkiye, polonya…vs) kürtajı yasaklaması ve sınırlandırması ya da fiilen yasaklaması kadınları yeniden devletlere asker doğurma rolüne zorlamak olduğu biliniyor. Kadınlar tarihin tekerrüne izin vermeyip kürtaja karşı direnerek savaşa asker doğurmayacağız savaşları durduracağız diyerek’ mücaadele etmesi tarihi önemdedir.
Bugün 3. dünya savaşında işid’e, destekçilerine ve aynı zihniyette olan tüm yapılanmalara karşı yani barbar, vahşi, erkek savaş cephesine karşı Kürt kadın öncülüğü, ilk kez dünya savaşında kadınlar mülteci değil direnişçi, savaş ganimeti değil, ganimeti durduran oldu. Kadının insani, vicdani, ahlaki, hukuki öz savunmasını dünyanın başına bela olan ışid’e karşı direnişi başarıncaya kadar legal, başardıktan sonra illegal ilan edilmesi erkek egemen tarih boyunca kurnaz, hain erkek devlet politikasıdır. Yani kadının tarih boyunca erkek devlet yapılanması zora girince kadının çıkışını kendi lehine çevirip (birinci ve ikinci dünya savaşında olduğu gibi) ömrünü uzatması siyasetidir. Yine Kürt kadın örgütlenmesine ve Kürt ulusal birliğine yönelik havadan ve karadan saldırıların nedeni bu öz savunmanın özgürlük ideası olan dinamiklere ilham vermesini engellemektir. Ancak kadınların artık öncülük öncülük fikriyatı olmayan örgütsüz, direnişsiz değiller. Demokratik ulusun öncüsü kadınlar.
Bu nedenle akp-mhp tek adam rejiminin Kürdistan ve Türkiyeli kadınlara yönelik saldırıları erkek şiddetinin yanı sıra üniformalı erkek devlet şiddeti, şüpheli kadın ölümlerini sistematik hale getirdi. Buna karşı mücadele eden kadınları Şengel ve kuzeydoğu Suriye kadınlarının direniş duruşundan bağımsız tutmamakta, illegalize etmekte. Dünyanın neresinde bir kadın kazanımı varsa kendi iktidarına karşı tehlike olarak görmekte, erkek egemen zihniyetin ittifak diplomasisi yapmaktadır. Bu nedenle Ortadoğu, Afrika, Asya, Avrupa, Latin Amerika, Kürdistan ve dünyada kadının ortak mücadelesine karşı erkek egemen devletin ortak ittifak arayışı ile faşist zihniyetler hortlatılıyor. Buna karşı kadın diplomasi çalışmalarının hızlanması ve bugüne kadar sistem tartışmasının hep erkeklerin kendi iktidarlarını sağlamlaştırma alternatiflerini kadına dayatmasının önüne geçmek ve kadın sistemi tartışmalarına hız verme ihtiyacı daha da elzem olmuştur.
Aksi halde devlet kıyyımlarla kadın kazanımlarını yüzlerce yıl geriye çekmeye heveslenmiş kadının söz, irade, karar, seçme, seçilme ve kendini yönetme hakkına el koyma girişimlerinde ısrar etmektedir. Kadının şiddette karşı mücadelesi de dahil, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kreminize, illegalize etmekte. Her defasında kadının bağımsız örgütlemesini yok saymakta karma örgütlere bağlamakta, suçlamakta. Yerel yönetim kadın kurumlarına erkek atanması kadın alanlarını işgal içinde işgaldir. Sistem kadın kurumlaşmasını kendi iktidarı için saatli bomba tehlikesinde görmektedir.
Bir köye dönüşmüş olan dünyada devletlerin buna karşı çıkmaması kendi imzaladıkları uluslararası protokollere ihanet etmeleri erkek devlet yapılanmasının kadın düşmanlığıdır. Tarih boyunca sürdürdüğü kurnaz, hain erkek devlet politikasıdır. Devletlerin insanlığa karşı işlenen suçların başında gelen tecritle tüm toplumu nefessiz bırakan akp-mhp rejimine sessiz kalan suç ortalığı somut örnektir. Kürt halk önderi sayın A. Öcalan’a uygulanan İmralı tecritti aslında kadın mücadelesine uygulanan tecrittir. Bugün sayın Öcalan kadın özgürlük fikriyatından dolayı suçlanıp yargılanmaktadır. 21 yıldır her gün derinleştirilen tecrit içinde tecritle insanlık tecrit edilmektedir. Adolf Hitlerin esir kamplarını aşan zindanlar dışarda mücadele eden kadınlara karşı kullanılan rehine politikasıdır, gözdağıdır, sindirmedir. Biliniyor ki red ve inkar eden utanmazın yerine unutmama, korkması gerekenin yerine korkmama kadın mücadelesidir. Kadınların kadın mücadelesi her yerde, politik tutsaklar onurdur direnişi kadınların dünden bugüne sahiplenmesidir.
Faşist dönemlerde kadınların katledildiği dünya gününe dönüşmesi mirabel kardeşlerdir. Kürt kadınlarından kaç Mirabel kardeş katledildi. Pariste Sakine-Rojbin-Leyla, Silopi de Seve-Pakize-Fatma, Kobane’de Mizgin-Emine-Zehra, Maxmurda Eyşe-Ezime-Hawa ve Rojhılat da kadın özgürlüğüne tecavüz ve idam eden zihniyet sayısız kadın özgürlük direnişçisini katletmekte.
Ancak kadın, özgürlük ideasını yaşam damarına dönüştürdü. Her gün kadın katliamlarının artığı Kürdistan topraklarında Gülistan Dersimde 5 ocaktan beri kayıp, postallı, üniformalı kadın katillerine karşı failler yargılanıp cezalandırılması mücadelesi veriliyor. Kadın cinayetleri politiktir, kurnaz, sahtekar erkeğin ırkçı, cinsiyetçi karakterinin aşka, sevgiye ihanetidir. Öldüren aşkı, sevgiyi red eden, boyun eğmeyen, af etmeyen, mahkûm eden kadın mücadelesi yaygınlaşıyor. Ve failleri kadın ve insan sevgisinden mahrum etme daha da şekillenmeye devam ediyor. Bu gün erkek şiddetinden boşanan kadınlar başka bir erkeği tercih etmemeleri devlet nafaka ile tehdit etmekte kadını erkeğe ve devlete muhtaç hale getirilmek isteniyor. Bu kadınların sayıları yüzbinlerdir. Bunun görünür olmaması için devlet çırpınırken boğulmaktadır.
Bunların yanı sıra sistemin uyguladığı şiddet politikaları İstanbul sözleşmesini yok saymasından, çocukları taciz ve tecavüz edenle evlendirme girişimleri, cemaat evlerinde istismar edilmeleri bu politikalar sonucudur.
Covid-19 salgınına bütçe ayırmadan kadını politik olan özel eve kapatan, yeniden çocuk, yaşlı, engelli ve temizlikten sorumlu tutup erkeğe cinsel servis yapan konumu dayatmaktadır. Köleliğe ve intihara sürüklemektedir. Kadının özgürlük ideasını itibarsız kılma girişiminde bulunan kapitalist modernitenin hizmetine zorlamaktadır. Kumar oyunu olan kapitalist modernite bir du şeşle sınırsız büyüme, çılgın rekabet ile sınırlı kaynaklar üzerinden doğayı ve toplumu felakete sürüklemektedir. Sınırlı kaynaklardan sınırsız kar hırsı ile faşizm kadının emeğini sömürerek katliama dönüştürmüştür. Oligarşik, monarşik yapılanmaları da bağrında besleyen kapitalizm çılgın büyüme hayallerine herkesi sürüklediğini zannederek militarizmle sınırsız kar elde etme politikası iflas etmesine rağmen sürdürmekte, taşeroncu erkek devleti silahlandırarak yürütmektedir. Kadınların demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmasının dünyaya ilham kaynağı olmasının önünü kapatmak istemektedir. Kadın doğa demokrasisidir radikal demokrasi ile özgürlüğe yürüyen kadınları saldırılarla vazgeçirme derdindedir.
Bu yıl 25 kasım ‘Em Xwe Diparêzin’ kampanyasının tarihine denk gelmesi kadın özgürlük mücadelesinin aralıksız sürme kararlılığıdır. Öz savunması devletlerin silahından güçlü kadınların bugün siyasal, kültürel, ekonomik, fiziksel, sözel, psikolojik, medya şiddetine maruz kalmaları kadın kazanımlarının artmasıyla ilgilidir. Kadın üzerinden üretilen şiddet sarmalı ile beslenen erkek iktidarı kadının değiştirip dönüştüren dinamik olunca çeşmenin suyu eş zamanlı kesildi. Ataerkil ‘devletimin kadını, ırkımın kadını, dinimin kadını, mezhebimin kadını, sınıfımın kadını, fikrimin kadını, aşiretimin kadını, ailemin kadını, benim kadınım’ söylemleri kadın mücadelesi karşısında artık beslenemiyor.
Bugün ulus devletin iflası ile ‘kahraman erkekliğin’ iflasının eş zamanlı olması kadın özgürlük mücadelesinin sonucudur. Yine bugün hiçbir kadın ‘beni sömürgeci devlet öldüreceğine devletim öldürsün, toprak parçalanmasın diye evleneceğime, holdingler parçalanmasın diye evleneyim, beni üvey babam döveceğine öz babam dövsün, sokaktaki erkek vuracağına, kocam vursun, kocam döveceğine sevgilim dövsün, kuma olacağıma metres olayım, töre cinayetiyle öleceğime, aşk flört cinayetiyle öleyim’ diye mücadele etmiyor asla da etmeyecek.
Kapitalist modernitenin kadına yönelik şiddeti ırkçı, cinsiyetçi zihniyetle gerici-ilerici diye parçalayan, görünmez kılan, modernize, romantize eden şiddet politikalarına kadınlar topyekûn karşı çıkıyor. Kadın iradesini yok sayan kadına biçip giydirdirilen ırkçı, cinsiyetçi, dini istismar eden tüm elbiseleri kadınlar yırtıp atmakta attık, faşist erkek yapılanması zulme soyunduğunda, kadın direniş giyindi. bedenimizi, yaşamımızı, toprağımızı, suyumuzu, dağlarımızı, ormanlarımızı, yaylalarımızı, börtü böcekle yaşam alanlarımızı, özgürlüğümüzü, ana dilimizi örgütlenerek savunuyoruz. Anka kuşu misali küllerimizden yeniden canlı doğa yaşamına ulaşacağız demeleri yani temel ifadesi . Özgürlük örgütsüz olmazı bir yaşam kaynağı olarak sloganlarına yansıtmaları bir direniş tarihinin vurgulanmasıdır. Geçmiş her on yılda kadının kendini ifade ettiği sloganlar aynı zamanda bir özgürlük kronolojisi ortaya çıkaktadır.
Kadınların kadın düşmanı politikalara boyun eğmeme direnişi ve vurgusu, eli sopalı erkekten, eli coplu postallı, üniformalı, tanklı erkek devletten korkmadıklarını, ittiat etmeyeceklerini, aynı biçimde yoldaş kılıfına bürünen erkekle yol yürümeme de kararlı oluşları devletle aynı kefeye koyarak af etmemeleri ve kadının beyanını esas alarak şiddetin üstüne yürümeleri erkek egemen tarihin ters yüz edilmesidir. Kadınlar erkek devletin sıkça gurur duyduğu işgale karşı işgal etmeyen tarihleriyle onur duyduklarını bu yüzyılda vurgulamaları bir dönüm noktasıdır. Diz çökmeden, erkek egemen zihniyetten korkmadan onun ürünü olan devletten ve kadını tanımayan kanunlarından korkmama, itaat etmeme, geri adım atmama emsalsiz bir direniştir.
Bunu daha da güçlendirmek ve erkek egemen zihniyeti hızla geriletmek için örgütlenme ve dünyada ağlarla güçlü iletişimler geliştirmek acil ihtiyaçtır. Birinci cinsel kırılma, ikinci cinsel kırılma kadın aleyhine dönüştürülmüştür. Bu gün üçüncü cinsel kırılma erkek egemen cinsel kırılma kürdistanın kuzeyinde ve rajava da önemli bir aşamaya gelmiştir. Kadın kurumlarına saldırısı kayyum ile il, il.e, belde belediyelerine il genel meclislerine, stkların kapatılması ve afrin, gresipi, şengal saldırısı, eş başkanlığa bu kadar açıktan saldırması erkek egemen cinsel kırılmanın önüne geçme saldırısıdır.
Bu kırılma kürt kadınlarının dünya kadın mücadelesine ilkler ekleyerek yol almasıdır.
Bu ilkler: kadın gerillaların köylerde kadına yönelik mücadelesinin öncelemesi ve o kadınlar zorla göç ettirildiklerinde köylü kadınların şehirli kadınlara öncülük etmesi 25 kasım, 8 martları görkemli kılan ve zindan direnişleri.
Zindanların hiçbir kadın kurumlaşması yokken kadın dayanışma mekanları olarak kadın tutsakların tutsakken kadın sorunları çözmesi dünyada bir ilktir.
Gözaltında taciz ve tecavüzleri (derikte şükran aydın1993 devletin karakolunda, devletin askeri, devletin mahkemesi, devletin yargısına karşı direnerek aşması) uluslararası mahkemeye taşımaları çatışma ve savaş dönemlerinde dünyada olmayan daha çok savaş bittikten sonra komisyonlara havale eden(bosna hersek..vb) uygulamalara bir yanıttır.
Devletsiz halktan kadınların özgür özerk örgütlenmeleri ve kadının toplumsal sözleşmesini(kadına yönelik her türlü şiddet şerhi uygulaması) İstanbul sözleşmesinden önce pratikte ittifak içinde olduğu stk, siyasi parti, derek, oda birlik, kongre..vb. yapılarda uygulamasıdır.
Jineoloji kadın yaşam bilimini tartışma ve geliştirme bir ilktir.
Savaş ve çatışma yerleşim alanlarında kadını yönelik şiddetti engellemek için Çeperên Binevşî olanlarını oluşturma(Sûr Nisêbîn…vb)
Belediye eş başkanlığı dünyada bir ilktir. Özgür eş yaşam ile eş başkanlığın tartışması bir ilktir. Zihniyet devrimi öncülüğüdür.
Tarihte Paris(70 gün) ve Belfast(21 gün) den sonra cizre, sur, Nusaybin, şirnex, gever…vb yerlerde mahalleleri aylarca terk etmeyenlerin %70’i kadındır. Bu yüzde yetmişin %30’u genç kadın ve çocuklardır bu da bir ilktir.
Bu ilkler aynı zamanda erkek egemenliğini kıran üçüncü cinsel kırılmadır.
Tevgera Jinên Azad (TJA)
25 Eylül 2020