ZAMAN KADIN ÖZGÜRLÜK ZAMAN I!

ZAMAN KADIN ÖZGÜRLÜK ZAMAN I!

Kadın varoluşunun anlam gücüyle, emeğimizle ve yarattığımız tarihsel değerlerle 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü bir kez daha direniş ruhuyla karşılıyoruz. 8 Mart’ı kadın mücadele  tarihine miras bırakan 1910 yılının direnişçi  kadınları enternasyonal dayanışmanın faşist iktidarları yıkacak güce sahip olduğu bilincini bugünlere kadar çoğaltarak getirdiler. Bizler de TJA olarak erkek egemen devletçi zihniyete karşı  mücadele alanlarımızdan olan  8 Mart’ı yaşamın her alanında tarihsel hakikatine layık bir şekilde karşılayacağımızı bir kez daha vurguluyoruz. 8 Mart alanlarını zılgıtlarımız coştururken, cesaret ve inançla; birlikte ve dayanışarak isyanımızı yükseltme sözü vererek  dünyanın  tüm kadınlarını yürek dolusu selamlıyoruz.

21. yüzyıl, kadınların kesişen tüm kimlikleriyle ortak alanlarda bir araya gelerek mücadeleyi kazanıma dönüştürecek bir yüzyıl olmanın sorumluluğunu bizlere göstermektedir. 8 Mart ruhunu ve  tüm dünya kadınlarının isyanına dönüştürecek gücünü açığa çıkarmak için haklı gerekçelerimiz binlerce yıldır devam etmektedir.

 * Kadın kırımı, toplumun ve yaşamın  kırımıdır

Toplumsallığın kök hücresi olan kadın varlığına dair AKP-MHP iktidarında erkekler ve devlet adına hareket eden kurumlar her gün kadınlara şiddet, tecavüz ve ölüm politikalarıyla vahşice saldırmakta, kadın katliamları savaş bilançosu gibi rakamlarla, gerekçelendirilerek basına verilmektedir. En temel hak olan yaşam hakkını korumak için, erkeğe karşı  öz savunmasını geliştiren kadınlar en ağır cezalara çarptırılmakta, 21. yüzyılın Türkiye’sinde  hala  kadınlar erkekler tarafından kaçırılmakta, ailesinin dinmeyen arayışlarına karşın Dersim’de kaybettirilen Gülistan Doku’ nün şahsında  devletin yargı sistemi talimat almışçasına sürece müdahalede bulunmamaktadır.

Kadınların özgürlük  mücadelesinin, iktidar odaklarının korku kaynağı haline geldiği, 2021 yılı  kırım politikalarının vahşet düzeyine geldiği bir yıl olmuştur.  Kadının  toplumsal  değerlerine saldıran erkek egemen sistem, kadın kırımını gerçekleştirirken, kirli ve sinsi politikalarla  toplumsal dokunun hakikatini de  parçalamayı hedeflemektedir. Özgür kadınlarla  yaşamın özgürleşeceğini ve iktidarının son bulacağını çok iyi bilen AKP-MHP ulus devlet ideolojisi, kendisini sistematikleştirerek en kanlı savaşlarından birini kadınlara karşı sürdürmektedir. Bu temelde cinsiyetçi, köktendinci ve neoliberal savaş politikalarının canlı tanığı olan Kürt kadınları olarak,   tüm saldırıların hesabını soracak olan  irade gücümüzü  8 Mart’ta bir kez daha dile getiriyoruz.

*Anadilimiz toplumsal hakikatimizin aynasıdır

Var oluş gerekçelerimizden olan anadilimiz, ulus devlet politikalarıyla yasaklanarak,  asimilasyona uğratılmakta ve yok sayılmaktadır. Kürde ve Kürdün diline  düşman olan zihniyete karşı kadınlar olarak anadilimizin yaşamın her alanında hayat bulması için öncülük yapmaya devam edeceğiz.

*Erkek egemen yasalar değil, kadınların toplumsal sözleşmesi esastır.

 Kadın katliamlarına karşı yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesinden çekilen AKP-MHP hükümeti, süreklileşen bir savaş halinde  her gün katledilen ve katledilecek kadınların birinci derecede sorumlusudur.  Kadınlar adına erkeklerin oluşturduğu yasalara ve cinsel politikalara karşı, kendi irademiz ve kararlarımızla yaşamı inşa etme iddiası, 8 Mart ruhunun bir ifadesidir.

 * Kadın yoksulluğu kader değil;  bir erkek egemen politikadır

Tüm dünyada etkisini hala sürdüren Covid19 sürecinde kadınlar katbekat yoksullaştırılmış, evlere kapanmak zorunda bırakılmış, ev içi emek değersiz kılınarak erkeğe ve devlete  muhtaç hale getirilmiştir. Tarihin, emeği üreten ve onu toplumsallaştıran  kadın gerçekliği, bugün semt pazarlarında çürük meyve toplamakta, karda kışta ucuz ekmek kuyruklarında beklemektedir.  KHK eliyle meslekten ihraçlarla, sürgünlerle, ekonomik krizden kaynaklı büyüyen yoksullaştırmayla toplum  iradesiz, umutsuz, yoksul bırakılmak istenmektedir.  Kadınlar açlıktan, soğuktan ve hastalıktan  evlatlarını kaybetmekte; yaşamını güvencesiz sürdürmektedir. 8 Mart vesilesiyle bir kez daha kadın emeğini özgürleştirici, komünal ve ekolojik politikaların yaşam bulmasının toplumsal refah için gerekliliğini savunuyoruz.

 * Gözaltı ve operasyonlar gözdağı; cezaevleri suç mahallidirler

 Yaşamın kadın değerlerini korumayı esas alan mücadelemiz büyüdükçe  erkek egemen zihniyet tüm alanlarda kadına ve Kürde dair saldırılarını imha temelinde sürdürmektedir. TJA ‘yı illegalize ederek, yüzlerce kadın arkadaşımızı gözaltına alarak ve tutuklayarak kadın mücadelesini bitirmeyi hedefleyen AKP-MHP iktidarı son demlerini yaşarken saldırganlığını arttıran faşizmin en büyük temsilcisi olmuştur. Türkiye cezaevlerinde bulunan kadın siyasi tutsakların direniş geleneği 40 yılı aşkındır özgürlük iddialarından bir adım geri düşmeyerek devam etmekte, en ağır bedellere karşın halkının onurlu evlatları olmayı sürdürmektedirler. Cezaevleri artık resmi olarak iktidarın cinayet mahalli haline getirilmiş ve  tutsakların  en küçük hücresine kadar kırımdan geçirilmesi hedeflenmiştir. Bugün Türkiye cezaevlerinde sağlık sorunlarından kaynaklı ölümün sınırında yaşayan onlarca siyasi tutsak bulunmaktadır. Cezaevi idaresine  itaat etmeyi reddettiği için işkence ve tecavüze uğrayan Garibe Gezer’in aydınlatılmayan ölümü, Aysel Tuğluk’un  tek başına yaşayamayacak olmasına rağmen ATK ‘nin tahliyesine dair rapor vermemesi  iktidarın Kürt kadın düşmanlığının ve intikam hırsının somut ifadesidir. Zindanlarda olan evlatlarının cenazelerinin çıkmaması için günlerdir adalet nöbetleri tutan annelerimiz,  her gün adliye önünde ailesinin katliamından sorumlu olanlardan hesap soran Emine Şenyaşar ve ailesi Kürt halkının kadınlar şahsında direnişini onurluca sürdüreceğinin tarihsel ifadesidir.

*Erkek egemen ırkçı zihniyet   Kürt kadın siyasetçilere dönük her türlü saldırı politikasını sürdürmeye devam etmektedir. Toplu katliam için İzmir’de  parti binası  içerisine rahatlıkla giren katil, Deniz Poyraz ‘ı katlederek faşist iktidarlar adına  demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü siyaset yapanlara gözdağı vermek istemiştir. İmha ve inkar politikalarına karşı yıllardır direnen biz kadınların,  Deniz Poyraz’ın katledilmesine karşı gelişen öfkenin ve onun mücadelesini sahiplenmenin öncüsü olduğumuz  gerçeği erkek egemen sisteme bir kez daha kendini göstermiştir.

 *Fuhuş, tecavüz, uyuşturucu kültürü

 İktidarın toplum kırımını hedefleyen özel savaş politikalarıdır

Kürt  halkının iradesini kırarak, yozlaştırmayı, kültüründen, sanatından, tarihinden koparmayı  hedefleyen fuhuş ve uyuşturucu politikaları çeteler eliyle Kürdistan’da sistematik bir şekilde yürütülmektedir. Yakın zamanda Van’da kadınların fuhuşa zorlandığı masaj salonunun ortakları güvenlik güçleri çıkmıştır ve bu bir  tesadüf değildir. Hakkâri’de kadınların tuzağa düşürülerek fuhuşa zorlanmasında, Diyarbakır’da okul önlerinde uyuşturucu satılmasında ve daha birçok bölgede yaşanan yozlaştırma temelli politikalarda  devlet görevlilerinin yer alması özel savaş politikalarının bir göstergesidir.  Taciz ve tecavüzlerle, Musa Orhan şahsında olduğu gibi  üniformalı  failler aklanarak meşrulaştırılmakta, özel savaş politikaları  daha derin ve daha açık bir şekilde yürürlüğe sokulmaktadır.  Özel savaş  politikalarına karşı, kadınların ahlaki ve politik toplum mücadelesinin  büyüyerek devam edeceğini 8 Mart’ta bir kez daha belirtiyoruz.

Tecrit değil koşulsuz özgürlük ve muhataplık

 Bir 8 Mart’ta daha, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünde muhataplığın Sayın Öcalan’da olduğunu ve bir an önce kendisiyle görüşülmesi gerektiğini vurguluyoruz. Sayın Öcalan’ın  tutsaklığı ve yönetim biçimine dönüşen tecrit  uygulaması  toplumsal sorunları daha da çözümsüz kılmaktadır.  Kürt sorununun çözümsüzlüğünü soykırımda, inkârda, asimilasyonda, yasaklamalarda arayan iktidara karşı Sayın Öcalan’ın  kadın özgürlükçü felsefesi yaşamın değerli kılınacağının ifadesidir. Rojava’da gerçekleşen kadın devrimi tüm dünyaya örnek olmuş bir gerçekliktir. Bu felsefeyi yaşamın kendisine dönüştürmenin yolu kendisinin koşulsuz özgürlüğünün sağlanmasından geçmektedir. Varlığını tekçi, cinsiyetçi ve egemenlikçi politikalarıyla sürdürmeye çalışanların yarattığı krizin çözümü Sayın  Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanmasındadır.

*AKP-MHP iktidarının son demlerini yaşadığı böylesi tarihi bir süreçte biz kadınlar isyanımızın yanındayız,  örgütlüyüz, inançlıyız, kararlıyız.

*Sözümüz odur ki 21. yüzyıl kadın yüzyılı olurken buluşmalarımızı çoğaltacak; onurlu bir mücadelenin içinde yaşamı yeniden inşa ederek anlamlı kılacağız.

*Büyük inanışlarla kadın özgürlük mücadelesinde toprağa düşen, bugün hâlâ yolumuzu aydınlatan tüm kadın yoldaşlarımızı bir kez daha  saygı ve minnetle anıyor; onların bize bıraktığı mirasla enternasyonel kadın dayanışmasının büyüyeceğine, toplumsal özgürlüğün kadın dayanışması ile gerçekleşeceğine, erkek egemen sistemin iflas ederek kadın özgürlükçü yaşamın esas kılınacağına olan inancımızla tüm kadınları 8 Mart’ı coşkuyla karşılamaya çağırıyoruz.

8 Mart Programımız aşağıdaki gibidir.

  1. 25 Şubat Mardin Kerboran’da Merkezi 8 Mart Startımızı veriyoruz.
  2. 8 Mart’a Amed başta olmak üzere Batman, Şirnak Silop’i, Van ve Dêrsîm de Mitingler olacak.

Tevgera Jinên Azad (TJA)

You may also like...