TJA: 25 Kasım’dan itibaren kesintisiz direnişe başlıyoruz
Bildirgenin tam metni şöyle:
“20 Kasım 2016 tarihinde DBP Kadın Meclisi’nin çağrısıyla ‘Em li Hemberi Darbeyan Tekoşina Xwe Bi Rexistin Dikin’ (Darbelere Karşı Mücadelemizi Örgütlüyoruz) şiarıyla Kürdistan, Türkiye ve dünya kadın örgütlerinden çok sayıda değerli kadın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde faşist darbeye karşı bedenini ateşe veren yoldaşımız Zehra Epli’ye adanan kadın buluşmamız yüksek moral, dayanışma ruhu ile basta KJA bileşenlerinin katılımı olmak üzere dünyada ve Türkiye de birlikte kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğümüz dostlarımız ve yoldaşlarımızın katılımıyla gerçekleşmiştir. Julie Ward, Avrupa Parlamentosu Milletvekili; Suzanne Bader Dünya Kadın Konferansı, Cara Mc Shane Sinn Fein Meclis Üyesi İrlanda; Oihana Echevarrieta Legrand Bask Parlamenteri EHB; Melanie Gingell İnsan Hakları Avukatı İngiltere; Jodie Roy Siyahlı Kadınlar Sırbistan; Faika Paşa, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Platformu Kıbrıs; SKM, Yeryüzü Kadınları, Emekçi Kadınlar, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Barış İçin Kadın Girişimi, ESP, Kadın Özgürlük Meclisi, DHP kadınlar, EMEP, OSP, SYKP kadın meclis, HDP Kadın Meclisi, HDK Kadın Meclisi, KESK, Azadı Hareketi, DDKD’den yoldaşlarımızın katılımıyla başlamıştır.
Ortadoğu, Türkiye ve özellikle Kürdistan coğrafyasında çok sıcak gelişmelerin yaşandığı bir dönemde kadınlar olarak bu olağan üstü koşullarda bir araya gelmemiz anlamlı olduğu kadar, görev ve öncülük misyonumuzu ortaya koymak açısından bir o kadar önemlidir. Coğrafyamızda bu denli önemli alt-üst oluş süreci yaşanırken ve neredeyse günlük olarak ittifak ve denklemlerin değişkenlik gösterdiği bir ortamda başta kadınlar olmak üzere Kürdistani ve Türkiyeli halklar olarak en çok etkilenin pozisyonda olduğumuz gibi etkileyen belirleyici bir konumda olduğumuzda tartışmasızdır. Egemen güçlerin çıkar çatışmalarının Ortadoğu’da yol açtığı üçüncü dünya savaşı bu gün bütün kesimler tarafından kabul edilmektedir. Bu savaş ve kaosun merkezinde Kürtlerin olması tesadüf değildir. Kürt özgürlük hareketi ve Kürt kadınlarının kırk yıla aşkın vermiş oldu mücadele Kürdistan ve Ortadoğu’da sömürülen ve ötekileştirilmeye çalışılan bütün kesimlerin demokratik ulus perspektifiyle örgütlü halklar gerçeğine dayanan demokratik konfederal sistem alternatifinin yaşanılabilirliğini kanıtladı. Bu gerçeklik Rojava devrimiyle somutluk kazanınca etkileme düzeyi salt Kürdistan ve Ortadoğu’yla sınırlı kalmayıp dünya çapında yeni bir sistem umuduna dönüştü. Bu nedenle coğrafyamızda yaşanan savaşın hedefinde Kürt özgürlük mücadelesi, yaratmış olduğu değerler ve tüm demokratik güçlerin kazanımlarının olması boşuna değildir. Bu nedenle kadın özgürlüğü lehine sağlanan kazanımların korunması ve büyütülmesi için varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama mücadelesinde demokratik kadın direniş birliği yine demokratik halkların direniş birliği örgütleyip büyüterek tıpkı Kobanê direnişinde olduğu gibi faşizan saldırıları yenilgiye uğratmalıyız.
Çünkü, devreye giren darbe mekaniği ile birlikte bütün toplumsal dinamikleri hedef alan bu zihniyet, ortak düşman algısı etrafında yandaşı olmayan tüm kesimleri terörize ederek “milli birlik ve vatanı koruma” adı adlında faşist bir cephe oluşturuldu. Bunun sonucunda belki de Türkiye tarihinde 15 Temmuz darbesiyle ilk defa milli ve İslami kimlik bir araya gelerek faşist uygulamalarla yeni bir rejim oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu durum aslında salt Kürtlerin değil baskı altında olan bütün kesimlerin ciddi bir risk ve tehdit ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. AKP iktidarı şahsında yeniden inşa edilmeye çalışılan yeni rejim, devlet ve zihniyetidir. Bu rejim değişikliğini sadece başkanlık sistemiyle izah etmek mümkün değildir. Bu değişikliğin amaç ve hedefi daha derin ve yüz yıllara yayılacak bir strateji amaçlanmaktadır. Bu stratejinin öncelediği politika toplumda direnen ve özgürlük mücadelesi veren kim ve kimler varsa şiddetle sindirmek, baskı altına almak, tutuklama ve gözaltı furyasıyla toplumsal direnç odaklarını kırmak ve teslim almaktır. Kendinden olmayanlara yaşam hakkını tanımayan bu zihniyet özgürlükte ısrar edenlere karşı fiziki şiddet ve katletmeye vardıran yöntemler kullanarak toplumsal korku ve kaosu derinleştirmektedir.