Jin Jîyan Azadî
Tarihsel-toplumsal varoluş; geçmişin ayak izlerinden günümüze ulaşan köy ve kır yaşam bölgelerinde, ötekileştirilen halkların bağrında genetik yaşam enerjisiyle saklı bulunmaktadır. Egemen ataerkil iktidar tahakkümü, kapitalist sistemin insanı insana yabancılaştıran köksüz, kişiliksiz, kimliksiz ve güdümlenen sürü toplumuyla savaşların en kanlı süreçlerini dönemin araçlarına kurban etmekten geri kalmamıştır. Bugün Ortadoğu’da ve dünyanın her yerinde cereyan eden kriz, kaos ve savaşlar en çok kadınları, çocukları vurmaktadır. Günümüzde iktidar olan egemen güçlerce toplum, çağın dijital teknik ve araçlarıyla zayıflatılarak yapılan şey ahlak yitimini gerçekleştirmek olmaktadır. Toplumsal değerlerin yozlaştırılması birbirinden kopuk politikalar olmayıp tarihsel, sistemik, stratejik anti toplumsal savaşlardır. Kendilerine göre savaş kendilerine göre barış olarak savaşın alt yapısı iyilik melekleri, demokrasi, eşitlik gibi teranelerle savaşlar meşrulaştırılmaktadır. Jin Jiyan Azadî tam da bu noktada yaşamın komünal ortak değerleri olup dünyanın her yerinden yükselen evrensel bir sese dönüşmektedir. “Kadın yaşam özgürlük” bir slogan olmayıp en yalın ve sade halinde yaşamın öz değerlerinin dile gelmesidir. Bir isyan, başkaldırıdır, bir yaşamın ortak komünal değerleridir, toplumsal özgürlüğün anlam bulmuş halidir, yediden yetmişe herkes içindir, bir direniş kadının öz belleğidir öz gücüdür. İnadına, öldürülmelere, işkencelere rağmen xwebûn, kendi olmaktır. Kadınların direngen damarları, yaşamın bilgelik değerleriyle örülü tarihten günümüze akan yaşamın şifresidir. Kadını kendi bedeni ve aidiyetlik duygusuyla bir kılmaktır.