Dîsa Jin Dîsa Jîyan
Değeri basın emekçileri;
Bugün Amed başta olmak üzere Van, Mardin ve onlarca belediyemize yönelik gerçekleşen kayyım darbesinin yıldönümü. Aynı zamanda 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin de yıldönümü. Öncelikle yaşamlarını yitiren binlerce insanı saygıyla andığımızı belirtmek istiyoruz. Marmara depreminde on binlerce insan enkaz altında can verirken bir o kadarı da yine rant belediyeciliğinin kurbanı oldu. İstanbul depreminde rant belediyeciliğinin failleri aynı zamanda 6 Şubat’ta gerçekleşen ve 11 kentte on binlerce insanın yaşamına yitirmesine, milyonlarca yurttaşın da doğrudan etkilenmesine neden olan kapitalist ideolojinin yolunu daha da genişletti. Taksirle cana kast etmenin bu kadar kolay ve sistemleşmiş olması kader değil aksine erkek egemen devletin mevcut ideolojisinin resmi olarak kendini gösterdi.
Yakın zamanda bir seçim gerçekleşti. Kadınlar başta olmak üzere halklarımız kendi iradelerini tayin için sandık başına gitti fakat seçim startının verildiği ilk günden bu yana gerçekleşen gözaltı ve tutuklama operasyonları ile seçim çalışmalarımız linç girişimleriyle durdurulmak istendi. Kobanî Kumpas Davası ve HDP Kapatma Davası’na kadar, siyasetimiz denklem dışına çıkarılmak istenerek mevcut süreç seçime doğru tam bir baskı iklimine dönüştürüldü. En önemlisi de AKP-MHP ittifakının faşizmin cephesini genişlettiği gerçeği dururken 29 aydır kendisiyle iletişim kurulamayan Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit koşullarının toplumsal yaşamın her alanına yayılması, bir bütün olarak adeta halkların da bu tecride maruz kaldığı hakikati açık bir şekilde ortadadır. Tüm bu koşullara bakıldığında elbette 14 Mayıs ve akabinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçiminde mevcudun yeniden Cumhurbaşkanı ‘seçilmesi’ özellikle kadın düşmanı politikaların birincil hedefi olan biz kadınlar için meşru değildir!
Değerli basın emekçileri ve değerli halkımız,
2016 yılında başlayan ve yedinci yılında olan kayyım politikasının, Kürt Kadın Hareketi’nin ağır bedeller sonucu elde ettiği kazanımlara, yıllara varan birikim ve deneyimlerine ideolojik saldırısının yıldönümü bugün. 2016 yılındaki kayyım darbesine karşı kadınlar, anneler, gençlik ve milyonlarca kişi 31 Mart 2019 Yerel Yönetim Seçimleri sonuçları ile iradesine sahip çıkmış ve en büyük en anlamlı cevabı vermiştir. 2019 resmi seçim sonuçlarına göre partimiz 3 Büyükşehir 5 İl, 45 İlçe ve 12 Belde olmak üzere toplam 65 Belediye Başkanlığı, 1.230 Belediye Meclis Üyeliği ve 101 İl Genel Meclis Üyeliği kazanmıştır. Partimizin kazandığı 65 il, ilçe ve belde belediyelerimizde; eşbaşkanlık sistemi, belediye kadın meclisleri, meclis içinden kadın kurulları, kadın koordinasyonları, kadın komisyonları, kadın-erkek eşitlik komisyonları oluşturulmuş. 3 Büyükşehir Belediyemizde Kadın Politikaları Daire Başkanlıkları aktifleştirilerek çalışmalar başlatılmıştır. Aynı şekilde tüm il-ilçe belediyelerimizde kadın müdürlükleri oluşturulmuştur.
Daha önce kayyım tarafından kapatılan, müdürlüğüne erkek uzman çavuşun bile atandığı veya dönüştürülen kadın merkezlerimiz için hukuki süreçler başlatılmış ve birçok kadın merkezi açılmış, bunun yanı sıra yeni kadın merkezlerinin açılması için çalışmalar yapılmıştır.
Kadın istihdamı kapsamında, birçok il ve ilçe belediyemizde kooperatif, sera, ekim alanı, kadın pazarı vb. aktif çalışmalar başlatılmıştır.
Tüm bu kazanımlar ortada iken, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmamızı, eşit temsiliyeti ve kadınların siyasette özne olmasını esas alan demokratik yerel yönetim modelimizin açığa çıkardığı belediyeler bir gece yarısı gasp edildi. 19 Ağustos 2019 tarihinde Amed, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne kayyımlar atandı ve akabinde aynı zihniyet onlarca belediyede kayyım darbesiyle irade gaspına imza attı.
Toplumsal yaşamın demokratik biçimde örgütlenebilmesinin en bütüncül resmi olan eşbaşkanlık sistemine ‘suç’ istinad edildi, kayyım atamasının gerekçesi yapıldı. AKP-MHP faşist blokunun sosyal yardım adı altında muhtaç ekonomisi ile yaratmak istediği “Makul ve makbul kadın olun” dayatmasına karşı ortaya koyduğumuz model erkek egemen iktidar aklının devamlılığı için ‘tehlike’ niteliğindeydi. Fakat belirtmeliyiz ki biz kadınların özne olmadığı hiçbir siyasetin toplumsallaşamayacağı gerçeği ortadadır. Bugün İmralı’da uygulanan tecrit aynı zamanda bir rejim olarak uygulanırken kayyım zihniyeti de bu tecrit rejiminin derinleştirilmiş hali olarak durmaktadır. Hâlihazırda yaşam alanları bu denli hedef alınmış ve saldırı altındayken kadın özgürlük mücadelesi yürüten bizler nezdinde Mayıs ayında gerçekleşen seçimlerin hiçbir meşruiyeti yoktur.
Bununla birlikte kayyım sonrası yaşam alanlarına yönelik tecrit daha da yoğunlaştı, madde bağımlılığı sistematik biçimde yaygınlaştırılırken resmi kurumlar bu durumu görmezden gelerek adeta mevcut durumu beslemeyi tercih etti. Bu bağlamda HDP Çocuk Komisyonu olarak 2022-2023 Haziran arasında çocuk alanında çeşitli kurumlarla görüşmeler gerçekleştirdik. Özellikle madde bağımlılığı yaşının 9’a düştüğü ve son yıllarda okulların kendisinin bu maddelerin satış yeri haline getirilmesinin neredeyse kamusal bir bilgi haline geldiğine tanıklık ettik. Elde ettiğimiz sonuçlarda kayyımlar öncesi mahallelerde ana-çocuk sağlık merkezlerinden etkin bir şekilde hizmet alınabilirken bu merkezlerin hali hazırda işlevlerini yitirdiği, bağımlılığa ilişkin verilerin ilgili kurumlar tarafından paylaşılmadığı görüldü. Tüm bunlar mevcut rejim tarafından özel savaş politikasının sonuçları olmakla birlikte savunmasız bırakılan kadınların, çocukların ve yaşam dinamizmini içinde barındıran gençliğin; kültürel, sosyal aktivite ve projelerden nasıl mahrum bırakıldığını, bu haklarının kayyım darbesiyle nasıl gasp edildiğini gösteriyor.
En önemlisi de kadın kazanımlarını korumak, yeni kazanımlar elde etmek ancak kadınların ortak mücadelesiyle mümkün olacaktır. Gaspçı kayyım zihniyetini sona erdirecek olan da kadınların ortak mücadelesi, direnişi ve ittifakı olacaktır. “jin, Jiyan, Azadi” şiarı Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyada kadın mücadelesinin adeta direniş ve dayanışma motivasyonu olmuştur. Bu şiar ile bugün Rojava’da yerel demokrasiyi esas alan kadın özgürlükçü ve eşitlikçi bir toplum inşa edilmektedir. Yine bu şiar ile İran’da kadın düşmanı rejime karşı ortaya çıkan direnişin ve kadınların mücadelesinin toplumsallaşma süreci devam etmektedir.
Bir hakikat şöyle der: Kadını özgürleştirmeyen devrim, devrim değildir.
Bugün özgürlük ve eşitlik mücadelesi veren kadınlar başta olmak üzere dünya halkları bu hakikatin etrafında birleşmiş görünmektedir. Baskıcı ve savaş rejimi haline gelen AKP-MHP faşist bloku HDP belediyelerine kayyım atayarak kadın özgürlükçü modeli baskılayarak kadınları özne olmaktan çıkarmak ve iradesiz kılmak istemektedir.
Biz kadınlar diyoruz ki; kadınların kazanımlarını savunmaya devam edeceğiz!
Kadının özne olduğu yeni bir yaşamı yeniden ve daha güçlü bir şekilde inşa edeceğiz!
Bu kararlılıkla tüm tahribatlara karşı umudun, özgürlüğün ve eşitliğin çözüm yolu olacağız!
Jin Jîyan Azadî
Tevgera Jinên Azad (TJA)