Basına ve Kamuoyuna
Kadın özgürlük mücadelesinin giderek daha çok büyüdüğü, isyanın daha çok yayıldığı günlerden geçerken biliyoruz ki; aktivistlerimize ve mücadele ortaklarımıza yapılan cinsiyetçi ve ahlaksızca saldırılar, kadın mücadelemize, yarattığı değerlere ve özgür yaşam felsefemize dönük bir saldırıdır.
Savaşların, yıkım ve talanların, kadına yönelik şiddetin, çocuklara yönelik istismarın erkek devlet politikalarıyla yayıldığı mevcut düzende bu akla denk düşecek söylemlerin erkekler eliyle yaygınlaştırılması tesadüf değildir. Kürdistan’ın stratejik ve politik koşulları, mücadelemizin niteliğini ve biçimini, mücadele azmimizi belirlerken, değerlerinden uzaklaşarak kadınlara saldıranlar bugün milliyetçilik, dincilik, devletçilik adı altında ahlaktan düştüklerini bir kez daha gösteriyorlar. Hizmet ettikleri anlayışı buradan teşhir ediyoruz. Erkek-devlet zihniyeti beş bin yıldır sistematik olarak örgütlenmiş olsa da Kürdistan’da açığa çıkan uygulama yöntemleri derinleştirilmiş özel savaş argümanlarıyla uygulanmaktadır. Uzun süren savaşların galibi olamayan devletler-erkekler kirli ve ölçüsüz politikalarını devreye koyarak özelde kadınları, gençleri, çocukları hedefleyip düşürmek, itibarsızlaştırmak, yok etmek isterler. Uzun bir süredir sürdürülen politikalar farklı şekillerde devreye konulmuştur. Kayyımların özelde kadın kurumlarını hedef alıp kapatması, İpek Er olayında olduğu gibi genç kadınların hedef alınması, yine gerici, tekçi, cinsiyetçi oluşumlar olan “siyasal İslam’ın kurumlarının yoğun bir şekilde açılması ve buralarda özelde çocukların hedef alınması ve toplumun ahlaki-politik değerlerinin bunlar eliyle çürütülmesi özel savaşın Kürdistan’daki uygulama boyutlarından sadece birkaçıdır. “Özel alan” nasıl politikse “özel savaş” da kirli bir devlet politikasıdır. Yaratılan, yaratılmaya çalışılan siyasi atmosferden kesinlikle bağımsız değildir. Kadın katliamlarına, çocuk tecavüzlerine ses çıkarmayanlar, sessiz kalanlar hatta birebir bunun zeminini yaratanlar toplumsal değişim ve dönüşümün öncüsü kadınlara saldırarak kirli yüzlerini maskelemeye çalışmaktadırlar. Bu saldırılar kadınlara dönük itibar suikastına, fiziki ve politik kırıma dönüştürülmek istenmektedir. Kuşkusuz bu durum verdiğimiz mücadelenin boyutlarını şekillendirirken maruz kaldığımız saldırıların vehametini de gözler önüne sermektedir. Çocuk istismarı ve tecavüzleri, kadına yönelik şiddet ve katliamları, siyasi suikastler, başta aktivistlerimize olmak üzere itibar suikastleri mücadelemizin önünde engel olamayacak tam tersine her biri mücadelemize gerekçe haline gelmeye devam edecektir.
Aktivistlerimizden tutalım, yine aktivistimiz olan Pervin Buldan’a, mücadele ortaklarımızdan Perihan Koca ve Sevda Karaca’ya, son olarak arkadaşımız Başak Demirtaş’a sanal medya üzerinden ahlaksızca saldırılmaktadır. Hiçbir TJA aktivisti, demokrasi ve özgürlükten yana olan kadın yalnız değildir. Bu temelde tüm kadınları ve halkımızı ideolojimizin ortaya koyduğu, yurtseverlik ölçüleriyle özel savaşa karşı bilinçli ve duyarlı olmaya çağırıyoruz. Özel savaşın itibarsızlaştırmaya çalıştığı tüm anlayışlara karşı tutum almak her birimizin sorumluluğudur. Hedeflenen özgür yaşam felsefemiz, mücadele ortaklığımız, kadın birliğimizdir. Hedeflenen kadın direnişi, ortaya çıkardığı özgürlük bilinci ve değerleridir. Bu saldırılara karşı Jin Jiyan Azadî felsefesiyle yaşamın her alanında özgürlüğümüzü ve mücadele azmini büyüteceğimiz bilinmelidir. Kazanan biz kadınlar ve ahlaki- politik toplum değerleri olacaktır.
Jin Jiyan Azadî
Tevgera Jinên Azad (TJA)