14 Mayıs Seçimine Yönelik Tutum Belgemiz!
Türkiye Cumhuriyeti, birinci yüzyılını geride bırakırken bu yüzyıllık sistemi, tekçi ve tekelci bir zihniyet üzerinden inşa etmiştir. Dolayısıyla, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının karşılandığı 2023 yılı, Türkiye ve Kürdistan halkları açısından birçok önem teşkil etmektedir.
Bu yüzyıllık süreçte halklar, inançlar ve kadınlar yok sayılmış, ulus devlet zihniyeti içerisinde inkâr edilmiştir. Bu yüzyıllık inşa; milliyetçilik, toplumsal cinsiyetçilik, bürokrasi ve tekelleşme ile şekillenmiştir. İşte bu parametreler, aynı zamanda ulus-devlet anlayışının olmazsa olmazlarıdır. Cinsiyetçilik, tarih boyunca iktidarların ve erkek-aklın demokratik, ahlaki ve politik bir yaşama karşı kullandığı bir silah olmuştur. Belirtmeliyiz ki ulus-devlet anlayışı, kadını hapseden bir anlayıştır. Bununla birlikte maalesef ki Türkiye’de özellikle son 20 yıl içerisinde AKP-MHP faşist erkek iktidarı, halklara çok ciddi bir yıkım getirmiştir. Bu sistem, 20 yılda kadınları evlere kapatıp ücretsiz işçi, en uysal köle, cinsel arzu nesnesi, meta, soyunu devam ettiren bir fabrika ve makul kadın haline getirmekte ısrarcı olmuştur.
Erkek-devlet aklı, derinleştirdiği şiddet politikasıyla her gün daha da ağırlaşan bilançolarla kadın cinayetlerinin sistematik bir hal almasının esas sorumlusudur. Yaşamın her alanında kazanımları gasp edilen kadınlar; şiddet, taciz, tecavüz ve katledilmeyle karşı karşıya kalırken; yargı tarafından korunan erkek, cezasızlık zırhıyla alabildiğine kadın kimliğinin tüm yaşam alanını işgal etmiştir. Cumhur İttifakı çatısı altında birleşen gerici ve faşist partilerle kurulan ittifak da kadın düşmanlığını ortak payda kılmışlardır. Bilmeliyiz ki bu blokun iktidarını devam ettirmesi halinde, kadınların yaşam ve güvenlik hakları tamamen gasp edilecek, başta kadınlar olmak üzere bütün ülke, karanlık bir döneme evrilecektir.
Yine 20 yılda kurulan bu yıkım sisteminin topluma dayattığı çözümsüzlük politikasındaki ısrarı, bir başka yıkım olan depremi beraberinde getirmiştir. Dünya tarihinde de eşine az rastlanan büyüklükte bir yıkım ve kayba tanıklık etmemiz bir kader veya doğa yıkımı değil, tamamen iktidarın bu faşist politikalarının sonucudur. Bırakalım yaşamı önceleyen tedbirlerin alınmasını, böyle bir felaket karşısında yüzbinlerce insan çözümsüzlüğe mahkûm edilip ölüme terk edilmiş, hayatta kalanlar ise insanlık vicdanına sığmayan yaklaşımlarla karşı karşıya bırakılmıştır. On binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın yaşamının alt üst edilmesine, kentlerin yerle bir olmasına sebep; sadece deprem değil, 20 yılı aşkındır yürütülen rant ve çıkar sistemidir. İktidar tarafından öncelenen politikalar; insanî ve ekolojik yaşam politikaları değil, çıkar politikaları olmuştur.
Yine savaş politikalarında ısrar ölüm getirmeye devam etmiş, başta kadına yönelik şiddet, ekonomik kriz, ekolojik yıkım, göçmen krizi gibi bütün toplumu derinden sarsan toplumsal sorunlar ortaya çıkmıştır. Tecritte ısrar da keza toplumsal sorunların ve Kürt sorununun demokratik bir zeminde tartışılmasını engellemiştir. Bu durum, sadece cezaevleriyle sınırlı olmayıp toplumsal değerleri, demokratik ve özgür yaşamın tüm dinamiklerini etkilemektedir. Bu politikanın esas hedefi de elbette kadın kimliği olmaktadır. Özel savaş politikaları sonucu tüm değerlerinden düşürülmeye çalışılan bir neslin ve özünden uzaklaşan kimliklerin yarattığı ve yaratacağı tahribatlar, yaşanan kaosu çoklu boyutlara taşıyacaktır. Antidemokratik bu yapı ve toplumsal sorunların çözümsüzlüğü; kadın özgürlüğünü, ekonomiyi, demokratik-eşit ve özgür bir yaşamı engellemektedir. Dolayısıyla özü itibariyle tecrit; bütün topluma yönelik gerçekleştirilmekte ve toplumsal birlikteliği çürütmektedir.
Türkiye ve Kürdistan toplumu, 2023 seçimlerini her türlü krizin yaşandığı böylesi bir süreçte karşılamaktadır. Özgür bir Türkiye ve Kürdistan geleceği, ancak demokratik siyasetin yerelden merkeze doğru inşa edildiği, kimlik haklarının ve statülerin tanındığı, kadın özgürlüğünün merkeze alındığı bir yaklaşım ile mümkün olacaktır.
Kürt Kadın Hareketi olarak tekliğin değil çokluğun, erkek siyasetin değil kadın bakış açısının hâkim olduğu bir yaklaşımın ancak mevcut sorunları çözebileceğini biliyoruz. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir paradigmanın hâkim olduğu siyasi bir anlayışın, yine demokratik, eşit ve yaşanılabilir bir ülke inşa edebileceğini ifade ediyoruz. Bunun için siyasetin merkezden değil yerelden örgütlenmesi, her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Özellikle kadına yönelik her türlü şiddetin artarak devam ettiği günümüz şartlarında, en çok kadın temsiliyeti ve kadın bakış açısının hâkim olduğu bir yaklaşım, kalıcı bir çözüm getirecektir.
TJA olarak, her zaman ve her yerde olduğu gibi haklarımıza, yaşamımıza ve özgürlüğümüze daha çok sahip çıkmamız, daha çok birlikte olmamız, daha çok yan yana yürümemiz ve çalışmamız gerektiğine inanıyoruz.
Bu kapsamda; tüm kadınları, feminist hareketleri ve kadın aktivistleri kadın özgürlük mücadelesini büyütme çağrısını ve bunun politik adımlarını gerçek bir çözüm perspektifi ile ortaya koyan Yeşil ve Sol Parti’nin Kadın Meclisinin beyannamesi etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz!
Yeşil ve Sol Parti ve Kadın Meclisinin faşizme karşı verdiği mücadelenin büyütülmesi, faşizm koşullarının yıkılmasındaki en büyük mücadele odaklarından olacaktır.
TJA olarak; tekçi erkek zihniyete karşı Birlikte Değiştireceğiz sloganı ile yola çıkan ve kadın özgürlüğünü evde, sokakta, meydanlarda, mecliste örgütleme iradesini koyan bütün kadınları selamlıyor, Kadınlarla Birlikte Değiştireceğiz diyoruz!
Yaşasın Kadın Mücadelemiz!
Jin Jiyan Azadî!
Kadınlarla Birlikte Değiştireceğiz!
Tevgera Jinên Azad (TJA)